SON DAKİKA
Hava Durumu

Ankara'da hakimler var!

Yazının Giriş Tarihi: 03.11.2021 16:16

Ferdi Özbeğen, unutulmaz bestesini piyano tuşları eşliğinde söylerken;

Vefasız kalanlar...

Dostsuz kalanlar...

Şefkatsiz kalanlar...

Aşksız kalanlar...

Ona eşlik etmeyi hangimiz denemedik ki?

Gün ışığında yola koyuldum
Elimde kandil, gözümde mendil
Gün ışığında yola koyuldum
Elimde kandil, gözümde mendil

Vefa arıyorum
Dost arıyorum
Şefkat arıyorum

Aşk arıyorum...

Ferdi Özbeğen eğer 1750'li yıllarda ve Prusya'da yaşasaydı eminim güftesinin en başına adalet arıyorum yazardı.

21'nci asırda ve de mahzun ve yalnız ülkemizde yaşadığı için bu alemden göçene kadar adalet diye bir sorunu olmadı!

Çok şükür!

Krallık çok kötü bir şeydir.

Hele ki 16'ncı asır kralları gibi astığı astık, kestiği kestik tiplerin yaşadığı dönemde yaşamak çok zordu.

Kendini ülkenin sahibi, halkını da kölesi olarak görürdü.

Hikayeyi bilirsiniz.

Prusya Kralı II. Frederick 1750 yılında Postdam'dan geçerken orada bir yeri çok beğenir ve adamlarına orada kendisine bir saray yapmaları emrini verir.

Kral bu!

Canı saray çekerse yaptırır, kuzu isterse kestirir.

Kim ne diyecek?

Kralın adamları proje çizmek için tarif edilen yere gidince orada bir değirmen olduğunu görürler.

Saray yapılabilmesi için o değirmenin oradan kaldırılması gerekmektedir.

Bunun üzerine gidip değirmenin kapısını çalarlar. Karşılarına değirmenin sahibi yaşlı adam çıkar. Kralın adamları, kralın değirmeni satın alacağını söyleyip kaç para istediğini sorarlar. Fakat değirmenci satmayı kesin bir dille reddeder. Değirmen için değerinin çok üstünde teklif yapılsa da değirmenci Nuh der peygamber demez satmamakta inat eder.

Olacak iş değil!

Sen garip bir değirmencisin, muhtemelen dış güçlerin elinde oyuncak olup koskoca kralın emrine karşı geleceksin.

Cesarete bak! Anarşik değirmenci yürek yemiş olsa gerek.

Öte yandan;

Kralın adamlarının yaptığı da iş değil.

Madem kral emretti, o bölgeyi kamulaştırıp en düşük fiyatla satın alıp, kralın malı yaparsın değirmeni yıkar sarayı dikersin.

Niye değirmenciye sorup pazarlık ediyorsun ve hazinenin nakit durumunu zora sokuyorsun.

Bunlar yetmez gibi işi bitiremeyip krala giderek adamı şikayet ediyorsun.

Kral olmak kolay değil, başında yüzlerce dert var.

Bizim Kral Frederick işi gücü bırakıp şu adamın ayağına gidiyor bir de ben görüşeyim diyor.

Sen nasıl bir kralsın?

Koskoca kral, garip bir değirmencinin ayağına gider mi?

Biz de bugün bile bir şube müdürü, istihdam ve katma değer yaratan bir iş insanını ayağına çağırıp afra tafra yapıyor.

Hele hele kral olarak gördüklerinin gücünün azaldığını gören bürokratlar var ya! Kraldan daha kral kesiliyor ve ortalık kraldan geçilmiyor.

Sen nasıl bir kralsın?

Ortada sıkıntılı bir durum varsa, meclis senin senato senin akşam ver talimatı, kitabına uygun adrese teslim bir karar çıkarsınlar, gece sen imzala, sabah yürürlüğe girsin, Değirmenci'de pılıyı pırtıyı toparlayıp gitsin.

Neyse! Bizim densiz değirmenci ayağıa kadar gelen Kral'a değirmeni neden satmayacağını şöyle anlatır. "Değirmen bana atadan kaldı, ben de onu çocuklarıma bırakacağım"

Fakat kral da kararlıdır; değirmenciye kendisinin kral olduğunu istese değirmeni para vermeden alabileceğini söyler.

Yahu koca kralsın, böyle söyleyeceğine adamı derdest edip zindana atıver!

Değirmenci edepsizlikte gemi azıya alır ve "Alamazsınız. Berlin'de hâkimler var!" der.

Yahu! Berlin'de hakimler varsa, karşında kral var saygısız adam!

Bu 'haddini bilmez' söze karşı tüm gözler krala çevrilir ve kralın ne yapacağı merak edilir.

Aslında kral adaletin ne olduğunu, kendisi çoban iken onu kral yapan sistemin yolunun adaletten geçtiğini bilir ama çevresi aklını kör ettiğinden uzun zamandır düşünemediği "Hiçbir güç, hiçbir siyaset, hiçbir iktidar kral bile olsa adaletten üstün değildir. Hiç kimse adaletin üstüne çıkamaz." sözünü söyler.

Kral II. Frederick bu değirmenin Prusya Krallığı ayakta kaldıkça korunmasını ister. Değirmenin yanına sarayını yaptırır.

Uzun yıllar burada kalan kralın bir keresinde şöyle dediği söylenir:

"Adalet bana her sabah, sıcak bir ekmek kokusuyla gelirdi."

Bu öykü gerçek midir değil mi bilemem ama II. Frederick; bilgiye, fikre ve adalete önem veren bir kral olduğunu tarih kitapları yazıyor.

Prusya'nın bir hukuk devleti haline gelmesini istiyordu. Bunun için de güçlünün değil haklının mahkemelerde galip gelmesi gerektiğine inanarak "Mahkemeler konuşmalı, krallar sessiz kalmalı." diyordu.

Bir de etrafındaki kurnazları, yalakaları temizlemeyi bilseydi...

Aradan dört asır geçti.

Biz "Ankara'da hakimler var" deyip diyememe arasında gidip geliyorsak, dört yüz yılı boşa yaşamışız demektir.

Bir ülkede değirmenciler var oldukça adalet er ya da geç yerini bulur.

Bugün, Avrupa'daki kralların iskambil destesindeki kare kral kadar yetkisi yok ama doğuya doğru seçilmişlere kral elbisesi giydirmeye çalışanların bulunduğu sözde demokrasiler var.

Ayakların baş olduğu bir düzende adaletin, adalet olmayan yerde de huzur ve refahtan söz edilemez.

Bugün 1923 ruhunu içinde taşıyan demokrasimiz var ve emek üreten değirmenlerimiz çalışıyor.

Ben her şeye rağmen "Ankara'da hakimler var" diyebileceğimize inanıyorum.

Bir de içimizde adalet terazisini bozmaya kalkan, kraldan fazla kralcılarımız olmasa var ya!

Adaleti kral yaparsak, bizim ülkemizin sırtı yere gelmez!

Ferdi Özbeğen, bir şarkı ile bu kadar çok şey hatırlattığın için Allah'ın rahmeti üzerine olsun.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.