SON DAKİKA
Hava Durumu

Bulgar Gümrüğü ve UİB

Yazının Giriş Tarihi: 06.01.2021 13:32

60'lı yıllarda ülke olarak içe dönük bir yaşam tarzımız vardı. Öyle kapalıydık ki; Başbakanlık dönemini yurtdışına çıkmadan bitirenler bile vardı.

O yıllarda ihracatımız kuru incir, kuru üzüm, fındık, tahıl ürünleri ve krom, demir, kükürt gibi işlenmemiş maden cevherlerinden ibaretti.

Bir kamyon krom ihraç edip, karşılığında sadece altı kişilik çatal bıçak takımı ithal ettiğimiz yıllardan bugünlere kolay gelmedik.

Bizim 60'lı yılların sonlarında ülke olarak yurtdışı bağlantılarımız, Almancı dediğimiz yurtdışına çalışmak için giden vatandaşlarımızdan ve onların gıcır gıcır Opel otomobilleri ile Türkiye'ye gelirken yaşadıkları yol öykülerini dinlemekten ibaretti.

Onlar Münih'ten start verdikleri yol hikayelerini Almanya- Avusturya ve eski Yugoslavya'dan geçtikleri dörder şeritli otobanları ballandıra ballandıra anlatırlarken, biz o yolların hayalini bile kuramazdık.

Bulgaristan'a girene kadar gümrüklerde de sıkıntı çekmediklerini, kabus gibi geçen Bulgaristan yollarında polisin türlü bahaneler üreterek yollarda kestikleri cezalar sonrasında Bulgar gümrüğünde özellikle Türklere yapılan mezalimi anlatırlardı.

Bulgaristan, Todor Jivkov dönemi ve sonrasında AB ye girene kadar bize gümrüklerde sürekli komşi merhaba derdi ama güreşte bir puan alma derdinde idi.

Onlara vermek için zulada, Alman sigarası, çikolata, viski ya da naylon kadın çorabı bulundurmak şarttı.

80'li yılların başında ülkenin başına tonton geldi ve uçaklar dolusu iş adamını yurt dışı iş gezilerine götürmeye başladı.

Oralarda ufku açılanlar, süreci doğru okuyanlar, ihracatın nasıl yapılacağını, ne demek olduğunu ve de aslında çok da zor olmadığını öğrendiler.

Arada uçkuru gevşek olup çözülenler de Türk hiçbir şeyden korkmaz düsturu ile tedbir almayınca ülkeye bel soğukluğu ile döndüler.

Geleceği göremeyen, dünyanın yol haritasını okumayı bilmeyen, istemezükçü medya, ihracatın nimetlerinden ve yapılan bağlantılardan daha çok bel soğukluğu vakalarını manşetlerine taşıyarak o muhteşem dönüşümü küçümsemeye başladılar.

Dış dünyaya açılmanın ilk ve en kısa yolu tekstil ürünlerimiz oldu.

Ardından hazır giyim ve ev tekstili ürünleri...

Ve ardından soğuk hava depoları ve frigorifik araçlar sayesinde yaş sebze ve meyve...

En son olarak da günümüzde otomotiv ihracatı ile yıllık toplam 170 milyar doları bulan ihracat rakamlarına ulaştık.

Bir ülkenin geleceği, halkın refahı için ihracatın önemi görüldükçe devletin desteği ile ihracat işlemlerini hızlandıracak, bürokrasi ile mücadele edecek, ihracatçıya destek verecek ve onlara asistanlık yapacak kurumlar oluşturulmaya başlandı.

Ben BTSO Başkanı İbrahim Burkay'ı 2011 yılında UİB ve UTİB Başkanı olarak tanıdım. Davetli olduğum İstanbul'daki Texbridge toplantısındaki performansını yakından izledim.

O dönemlerde gelenek olarak başkanlığın miras yoluyla geçen ve başkan tarafından değil sekreterler tarafından yönetilen hantal BTSO' ya başkan olarak yakıştırmıştım.

İlk adaylığında da yazılarımla onu desteklemiştim ve o BTSO Başkanı olduğunda Bursa adına sevinmiştim.

Geçmişte UİB şemsiyesi altındaki OİB, UTİB, UHKİB UMSMİB, UYMSİB' nin pek çok toplantısına katıldım.

Bütün birlikler hakkında bilgim ve fikrim vardır.

Örneğin rakamsal olarak en büyük pay OİB (Otomotiv İhracatçılar Birliği) 'indir ama ithalat girdileri yüksek olduğundan ülkemize ve Bursa'mıza istihdam dışında yarattığı bir katma değer yoktur.

UTİP ve UHKİP ise hem istihdam hem de katma değer olarak Bursa'ya ve ülkemize çok önemli döviz getiren birliklerdir.

Çin'den metresi 0,50 dolara ithal edilen kumaşın, ihracata bluz olarak 3,5 Euro'ya satılmasının getirisinin değeri önemlidir.

Ve günümüzde dünyanın tekstil ürünlerinde Türk Malı etiketini tercih sebebi olarak görmesi bir gurur vesilesidir.

Buna yüksek teknoloji ile üretilen ve boyanarak ihraç akıllı kumaşlardan oluşan ürünleri de ekleyebiliriz.

Var oluş sebebini ihracat yapan kişi ve kurumlara borçlu olan kurumların üst başlığı altında elini taşın altına koyan, uzmanlardan ve kendi sektörlerinin sorunlarını en iyi bilenlerden oluşan yönetim kurullarında dinamik bir yapı olması gerekirken başkanların ve üyeliklerin miras yolu ile geçtiğine inanan bir zümrenin hakim olmasına şaşırıyorum.

Sayın Cumhurbaşkanının yıllar önce koyduğu Cumhuriyetin yüzüncü yılı olan 2023'de 500 milyar dolar ihracat hedefine ulaşmak için ihracatçının önünü açan aklı başında, bu davaya inanan insanların kurumlarda görev almaları gerekir.

Birileri o koltukları baba mirası olarak görüp oturursa, Uludağ İhracatçılar Birliğini gerçeklerden bihaber sekreterler yönetir ve kurumu sadece birilerine çalışan bir zamanların Bulgar Gümrüğüne benzetir.

UİB de tam zamanlı çalış(a)mayacak bir yönetime talip olmak hedefin ciddiyetini bilmemektir.

O koltuklar yakınlara, yeğenlere, gelinlere bir hediye olarak verilmek yerine onlara tektaş yüzük ya da porşe alınıp hediye edilmesi daha mantıklı ve ahlakidir.

Bu yazının sebebi PANDEMİ bahanesi ile ihracatçı firma yetkililerinin UİB kapısından içeri sokulmayarak çektikleri çilelerin aktarılmasıdır.

Bu konuda görevden vazife çıkararak evraklara bile sümen altı muamelesi çeken atanmışların kulaklarının çekilmesidir.

PANDEMİ sürecinde korunmak gerektiği konusundaki ciddiyete, ihracat yapanlar, o koltuklarda oturanlardan daha çok uymaktadır.

Onlar sağlıklı ortamda üretip ihracat yaparak PANDEMİ nin ekonomik hasarlarının onarımına katkıda bulunacaklarını iyi biliyorlar.

Oraya çay kahve içmeye değil, iş yapmaya gelenleri korumak için bütün tedbirlerin alınarak işlemlerinin hızla yapılması özellikle bu dönemde vatani görevdir.

UİB ve diğer birliklerin yönetimlerine gelmek seçimle olduğuna göre ilk aklıma gelen "eleştiriyorsanız neden göreve talip olmuyorsunuz" sorusunun cevabının belgesini bana gösterdiklerinde beynim durdu.

Yıllık aidat mailinin başlığını en büyük yazı formuyla AİDAT ÖDEMESİ olarak atan UİB in sekreterinin seçimlerin tarihini karıca yazıyı gibi yazarak üstelik pantolon içinde don sıkışması gibi araya sokuşturarak göndermesi şeytanın aklına gelmez ve kesinlikle fikri zinadır. Bunun aksini iddia eden de, bunda ne var diyen de aynı suçun ortağıdır.

Allah aşkına Bursa gibi ülkenin ihracat lokomotifi olan bir kentin İhracat Birliklerinin seçim ilanı böyle mi duyurulur?

Bizim amacımız bağcıyı dövmek değil, bize anlatılan sıkıntılara tercüman olmaktır. Bunun için de gereğini yapmak boynumuzun borcudur.

Öte yandan BESOB Başkanı Arif Tak' ın da PANDEMİ döneminde Bursa esnaf ve sanatkarlarının sıkıntılarını, beklentilerini ifade eden açıklamasına tanık olmadım. Bendevi Palandöken ekranlardan inmezken, Bursa'nın dilinin lal olması Bursa esnaf ve sanatkarlarının kendi kusurudur.

Benim bildiğim bir tek PAPA tarih boyunca iki istifa istisnası dışında seçildiğinde ölene kadar görevde kalır. Arif Tak da PAPA değildir. Sizin sesinizi duyuramayan bir başkanı görevde tutarsanız şikayet etmeye hakkınız yoktur.

Bu bağlamda PANDEMİ döneminde BTSO olarak iş adamlarının alınacak tedbir, destek ve beklentilerini net bir şekilde ifade ederek sorunlarının kredi ya da öteleme ile halledilemeyecek kadar önemli olduğunun altını çizen İbrahim Burkay'ı da takdir ediyorum.

UİB e de 2021 yılında Todor Jivkov'un tarihin kara deliğinde kaybolduğunu yeni nesil Bulgar Gümrüğü hevesinden vazgeçerek, sadece ahbap çavuşlara değil, kendilerini varlık nedeni olan ihracat yapan herkesin işini en hızlı ve saygılı şekilde çözmesini diliyorum.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.