SON DAKİKA
Hava Durumu

Epistemolojik kopuş hikayesi ve Unsustainable

Yazının Giriş Tarihi: 11.10.2022 14:20
Yazının Güncellenme Tarihi: 11.10.2022 14:39

Sayın Bakan ülkemizin ekonomik koşullarının, bakış açılarının değiştiğini ve gerçekleri şu veciz cümle ile buyurdular…

Neo klasik ekonomi düşüncesinden epistemolojik bir kopuşu temsil eden heteredoks yaklaşım günümüzde giderek ön plana çıkan davranışsal ekonomi ve nöro ekonomi ile daha fazla önem kazanmaktadır”

Ben de sizin!!!

Bu sözleri anlayamadım ama devletin tarım ve hayvancılık gibi “Nebati” değil, hazine ve maliye gibi “Hayati” konuları teslim ettiği değerli bir bakanının, halkı için kem söz etmeyeceğini düşünerek “Ben de sizin Sayın Bakanım” diyorum ve el yükselterek kendilerine uygulamaları için “ UNSUSTAİNABLE”  (SÜRDÜRÜLEMEZLİK)  diyorum.

Bu gibi durumlarda benim aklıma en güzel insanlarımızdan biri olan Nasrettin Hoca gelir.

Lafı evirmeden çevirmeden söyler, taşı gediğine kıvırmadan koyar.

Ekonomiyi 1900’lu yıllarda yaşamış olan Keynes’ten öğrenmek yerine 1200’ lerden beri hala yaşayan Nasrettin Hoca’nın eşek fıkrasından öğrenirsek somut gerçeğe ulaşırız.

Hani yem fiyatlarına zam olunca eşeğinin yemini yarıya indirmiş bakmış eşek yine aynı yükü taşıyor, onunda yarısını vermiş, biraz randıman düşse de yine iş yapmış, son olarak yemini tamamen kestiğinde sabah ahırda eşeğin ölüsünü görünce “Tam yemeden içmeden beslenmeden çalışmayı öğrenmişti ama ömrü vefa etmedi” diyor.

Bu fıkrayı anlamayacak ve ders çıkarmayacak tek bir vatandaş var mıdır?

Bence yoktur.

Bu fıkrada sözü edilen eşek temsili olarak sanayicidir.

Peki,  Post Keynesyen teorisi ne diyor?

“Türkiye’de son dönemlerde izlenen irrasyonel politikalar, iktisadi sorunların teori kaynaklı mı yoksa bizzat uygulama kaynaklı mı olduğunu ayrıştırmayı zorlaştırıyor. Bu zorluk, iktisatçılar arasında yaşanan tartışmaların etkililiğini düşürmenin yanı sıra sertliğini de artırıyor. Bu sertliği azaltmanın yolu, savunulan görüşlerin içsel tutarlılığı olan bir bakış açısı ile açıklanmasından ve iktisadi modeller üzerinden ifade edilmesinden geçiyor.” diyor.

Bunu teoriyi en son Bakan Nebati anlamış ama yanlış anlayarak tarihe mal olan veciz cümleyi kurmuştur.

Fıkrayı ve teoriyi bırakalım sanayide yaşanan gerçeğe bakalım.

Türkiye’nin ilk ve en değerli OSB sinde kurulu, üretimde en son teknolojileri kullanan bir fabrika düşünün.

Arsa ve bina değeri hariç sadece makine parkı maliyeti 500.000.000 TL olan bu tesis PANDEMİ krizinde bile şalter indirmeden, eleman çıkarmadan vardiyalı olarak çalışarak ihracat bağlantılarını aksatmadan sürdürmüştür.

Bir yıl önceye göre yedi kat artan maliyetlerle bir hesap yaptığımızda;

Eylül itibariyle enerjiye ödenen fatura bedeli;                           18.000.000 AY/TL

İşçilik tutarı;                                                                                        7.500.000 AY/TL

Hammadde + kimyasal + Vergi + faiz yükü +  Genel Giderler;   25.000.000 AY/TL

                                                                                                   +--------------------------------

Olmak üzere toplam da aylık gider;                                                50.000.000 AY/TL

Bu duruma göre;

SORU 1:   Her ay tesis yatırım maliyetinin (şimdilik) yüzde 10’u kadar gideri olan bir işletmenin yaşama ve üretim sürdürebilirlik şansı var mıdır?

SORU 2: Üretim ve ihracat yapan bu işletmenin, 600 kişi beyaz mavi yaka çalışanı,  tedarikçi hizmetleri ve aileleri ile birlikte toplamda 3000 bin kişilik bir ailenin yükünü paylaşarak, yarattığı katma değerle ülkeye döviz getirdiğinin farkında mısınız?

SORU 3: Enerji ile işçilik maliyetleri birbirine yakın iken enerjideki 2.5 kat artışın mantıklı bir açıklaması var mıdır?  Almanya enerji fiyatlarında sanayiciyi korurken yanlış mı yapmaktadır?

Ülkemizde fabrikalar bu şartlarda SÜRDÜRÜLEMEZLİK nedeniyle şalter indirdiğinde evlere sübvanse edilerek verilen enerjinin işsizlik ve yoksulluğa faydası olacak mıdır?

SORU 4: Sanayicinin beklediği KGF ne zaman hayata geçirilecektir?

SORU 5 : Devletin ilan ettiği rakamlarla başvurulan kredilerde bankaların

Ya; 

Bilanço analizleri güzel sizin krediye ihtiyacınız yok, yatırımınızı öz sermayeniz ile yaparsınız”

Ya da;

 “  Size bu bilanço ile bırakın kredinin astarını, yüzünü, selam bile verilmez” dediğini biliyor musunuz?

SORU 6:  Hal böyle iken ülkemizin ihracat hedefi yarışından kopmamak için bu sene öz kaynakları ile 10 milyon EURO yatırım yapan bir firma olarak kime güvenmeliyiz?

SORU 7: Sanayici risk alan ama iyi hesap yapan bir grup olduğuna göre yatırım mı yoksa bu şartlarda üretim olmaz deyip defans mı yapar?

SORU 8: Her şey dert üstü murat üstü, ortalık güllük gülistanlık da sanayici bu dayağı neden ve kimden yiyor?

Başta Beştepe ekonomi kurmayları olmak üzere, hükümet, maliye ve hazine bakanlığı, TOBB, OSBÜK neden bilgilendirme hatta uyarı yapmıyor.

Onlar da Nasrettin Hoca’nın Timur’un filleri fıkrasındaki korkak adamları mı oynuyor?

Kat 1 de gördüklerimin ve yaşadıklarımın ışığında diyorum ki;

Bu kantar bu sikleti çekmez.

İş insanları ar namus için bir iki ay daha direnir. Ardından ücretsiz izinler, istihdam daraltmalar sonrasında şalter indirdiğinde, oy deposu görülen çalışanlara iş ve aş mı yoksa evde kullandıkları enerji sübvansiyonu mu diye sorulduğunda alınacak tek cevap bellidir.

Avrupa’da insanlar ev için uyku tulumları satın alıp daha az enerji tüketerek ama işini kaybetmeden yaşamaya hazırlanırken, bizim konuya elle gelen düğün bayram hesabı ile bakmamız başımıza geleceklerin habercisidir.

Kur korumalı mevduat ile bir taraftan Merkez Bankası kasası boşalıyor, öte yandan katmerli enerji zamlarını üretimine yansıtmak zorunda olan işletmeler kur baskılanması sonucunda rekabet edemedikleri için ihracat pazarlarını Çin, Hindistan, Pakistan, Endonezya ardından şimdi de Kuzey Afrika ülkelerine teslim ediyorlar.

Siz kimden yanasınız?

Bu günlerde ödenen geçen yıl alınan kararların faturasıdır ve önümüzdeki yıl öngörülemeyecek kadar bulanıktır.

Gerçekleri göremeyen yarınlara hazırlık yapamaz.

Uluslararası çok şubeli dev bir tekstil ve giyim firmasının personelini yüzde 50 azaltmasının sebebi, günlük ticari kazanç kaygısı değil yarınlarda tamamen kepenk indirmemek içindir.

Bursa’da şalter inerse Türkiye’de iner.

Bu konu sıradan bir siyaset malzemesi değil, memleket ve beka meselesidir!

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.