Bırakın Müslüman olmayı, dini, Allah'a inancı bile olmayan komünistlerin memleketini dağlarını, nehirlerini gösteren bir belgesel izledim.
Hani bir zamanlar cehennem diye anılan sürgünler diyarı Sibirya var ya!
İşte tam orası! Dört mevsimi dibine kadar yaşayan, dereleri akan, içinde bin bir çeşit hayvan yaşayan, devasa ağaçlarla örülü uçsuz bucaksız ormanlar ile sanki bütün dünyaya nefes aldıran bir yer Sibirya...
Ve her mevsimin en güzel ve alımlı görüntülerini dünyanın gözleri önüne seren Sibirya...
İzlediğim, tek yanlış insan denilen zararlı mahlukların oralara gidip dürbünlü tüfeklerle kara ayı ya da sadece evlerini boynuzlatmak için yaban hayvanı avlamalarıydı. O boynuz meraklısı züppelerin tek kırma ile ayı avlayanına daha rastlamadım.
Bizim Anadolu'muz iyi güzel ama su kaynakları bakımından zengin bir coğrafya olmadığı gibi mevsim ilişkileri ve geçişlerinin kuyumcu terazisi gibi çok hassas dengeleri var.
Cehalet, köşe dönme hırsı, iman eksikliği, çevre ahlaksızlığı ile örülen siyasi yapılanma sayesinde terazinin dengesini bozduk ve Anadolu'yu iki mevsimli bir coğrafyaya çevirdik.
Bakın ne oldu?
Kışın kar yağmadığı gibi, yazları deniz mevsimi ıkına sıkına prostatlı geçmeye başladı.
Yağmur mevsimleri olan ilk ve sonbahar ayları şaşırdı, ölçüyü kaçırdı.
Yağdı mı sele dönüşüyor.
Yağmadı mı barajları kurutuyor.
Bereket adım adım topraklarımızı terk ediyor.
Ardından Diyanet'in seçtiği bir cuma gününde Yağmur Duası gibi nafile bir ibadet ile ALLAH' a yağmur için yakarılıyor.
ALLAH'ın bu topraklara bahşettiği güzellikler birer birer yok edilirken, sebep olanları ALLAH' a havale ettiniz mi ki şimdi dua icat edip yalvarıyorsunuz?
Cennet köşesi İnegazi' ye çimento fabrikası için uygun ÇED raporu verenleri lanetlediniz mi?
Nilüfer Çayı'nı her ay başka bir renkte akıtan boyahanelerin kapısına kilit vurdunuz mu?
Dere yatağına beton dökenlerin ebesini bellediniz mi?
Bereketli topraklara maden ruhsatı vererek katledenleri şikayet ettiniz mi?
Yemyeşil Bursa'yı griye çevirenlere karşı yüzünüzü çevirdiniz mi?
Ve bütün bu günahları işleyenlere ALLAH' ın belasını dilediniz mi ki; şimdi yağmur duasına çıkıyorsunuz?
Farkında mısınız?
Hiçbir şey eskisi gibi değil...
Daha önce tanık olmadığımız ekranlardan izlediğimiz hortum, ceviz büyüklüğünde dolu ve sel baskını gibi olaylar sıradanlaştı.
Doğaya verdiğimiz zararın ve yaptığımız yağmanın belasını bulduk dua ile kurtulamayız.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Osman Gürçay
Yağma belası yağmur duası ile bitmez!
Bırakın Müslüman olmayı, dini, Allah'a inancı bile olmayan komünistlerin memleketini dağlarını, nehirlerini gösteren bir belgesel izledim.
Hani bir zamanlar cehennem diye anılan sürgünler diyarı Sibirya var ya!
İşte tam orası! Dört mevsimi dibine kadar yaşayan, dereleri akan, içinde bin bir çeşit hayvan yaşayan, devasa ağaçlarla örülü uçsuz bucaksız ormanlar ile sanki bütün dünyaya nefes aldıran bir yer Sibirya...
Ve her mevsimin en güzel ve alımlı görüntülerini dünyanın gözleri önüne seren Sibirya...
İzlediğim, tek yanlış insan denilen zararlı mahlukların oralara gidip dürbünlü tüfeklerle kara ayı ya da sadece evlerini boynuzlatmak için yaban hayvanı avlamalarıydı. O boynuz meraklısı züppelerin tek kırma ile ayı avlayanına daha rastlamadım.
Bizim Anadolu'muz iyi güzel ama su kaynakları bakımından zengin bir coğrafya olmadığı gibi mevsim ilişkileri ve geçişlerinin kuyumcu terazisi gibi çok hassas dengeleri var.
Cehalet, köşe dönme hırsı, iman eksikliği, çevre ahlaksızlığı ile örülen siyasi yapılanma sayesinde terazinin dengesini bozduk ve Anadolu'yu iki mevsimli bir coğrafyaya çevirdik.
Bakın ne oldu?
Kışın kar yağmadığı gibi, yazları deniz mevsimi ıkına sıkına prostatlı geçmeye başladı.
Yağmur mevsimleri olan ilk ve sonbahar ayları şaşırdı, ölçüyü kaçırdı.
Yağdı mı sele dönüşüyor.
Yağmadı mı barajları kurutuyor.
Bereket adım adım topraklarımızı terk ediyor.
Ardından Diyanet'in seçtiği bir cuma gününde Yağmur Duası gibi nafile bir ibadet ile ALLAH' a yağmur için yakarılıyor.
ALLAH'ın bu topraklara bahşettiği güzellikler birer birer yok edilirken, sebep olanları ALLAH' a havale ettiniz mi ki şimdi dua icat edip yalvarıyorsunuz?
Derelerin yataklarını değiştirerek kurutan HES faillerini şikayet ettiniz mi?
Cennet köşesi İnegazi' ye çimento fabrikası için uygun ÇED raporu verenleri lanetlediniz mi?
Nilüfer Çayı'nı her ay başka bir renkte akıtan boyahanelerin kapısına kilit vurdunuz mu?
Dere yatağına beton dökenlerin ebesini bellediniz mi?
Bereketli topraklara maden ruhsatı vererek katledenleri şikayet ettiniz mi?
Yemyeşil Bursa'yı griye çevirenlere karşı yüzünüzü çevirdiniz mi?
Ve bütün bu günahları işleyenlere ALLAH' ın belasını dilediniz mi ki; şimdi yağmur duasına çıkıyorsunuz?
Farkında mısınız?
Hiçbir şey eskisi gibi değil...
Daha önce tanık olmadığımız ekranlardan izlediğimiz hortum, ceviz büyüklüğünde dolu ve sel baskını gibi olaylar sıradanlaştı.
Doğaya verdiğimiz zararın ve yaptığımız yağmanın belasını bulduk dua ile kurtulamayız.