Bilindiği üzere geçtiğimiz günlerde “Türk Milleti Adına” ifadelerinin yazılı olduğu bir karar açıklandı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na siyasi yasak ve hapis cezası verildi. Sistematik bir şekilde iktidarın İmamoğlu ile özel olarak ilgilendiğini ve İmamoğlu’nu çok sevdiğini biliyoruz!!
Kararı eleştirmeye gerek bile duymuyorum. Hukuk standartlarında verilmeyen, siyasi bir yargı kararı olduğu çok net. Konu ile ilgili tüm hukukçular ve siyasetçiler o günden beri her yerde konuyu tartışıyor, tartışmalılar ve anlatmaya da devam etmeliler.
Aksi halde balık hafızalarımızın durumu malum!!
Haberi duyar duymaz anayasal hak ve özgürlükleri olan bir ülke vatandaşı olarak “ Gitmeli ve orada olmalıyım “ dedim. Çünkü vicdanım sızladı, karnıma ağrılar girdi. Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın diyemezdim . Bugüne kadar hiç demedim, elim her daim her konuda taşın altındadır.
Dün bende Saraçhanedeydim .
Miting alanına yaklaştığınız an bambaşka bir dünyanın içine giriyorsunuz. Hukuka aykırı verildiği iddia edilen bir karara hukuksuzluğa verilen tepki paha biçilmezdi. Dedim “ Hala umut var”. Şarkılar, türküler, coşku her şey tamam.
Peki ya gözlemlenmeyenler, görülmeyenler, konuşulmayan dile dökülmeyen olumsuzluklar. Tabii ki vardı, maalesef vardı, bir sürü vardı.
****
Mesela alan tahmin ettiğim ve görüldüğü kadar dolu değildi. (6 masa lideri ve birçok STK desteği olmasına rağmen). Çevre illerinden siyasi parti binalarının önünden yola çıkan otobüslerin yarısı boştu. Sadece İstanbullu yeterdi oysa orada yeri göğü inletmeye…
Siyasi kimliğe gerek yoktu orada olmak için, “Haksızlıklara karşıyım ,Hak-Hukuk-Adalet istiyorum” demek yeterdi.
****
Alanda gençlere rastlamak imkansız gibiydi. Yaşlı amcalarla doluydu,maşallah en ön safları doldurmuştu amcalar saatler önce gelip. İnanamadım,derinden yaraladı gençleri orada görememek...
Neredeydi gençlik kolları 6 siyasi partinin?
Hak, Hukuk ve Adalete, Özgürlüklere, Laikliğe, Cumhuriyete sahip çıkması gereken genç bilinçli beyinler neredeydi ?
Umutsuz, mutsuz, işsiz, çaresiz, bedbaht, depresyon içindeki gençlik Starbucks da mıydı acaba?
Gezi ruhu aradı gözlerim. Ama nafile
****
Liderler tek tek söz aldı. Ali Babacan en çok alkışlanan liderdi.Babacan'ın konuşmasında Selahattin Demirtaş'tan bahseden tek lider olmasıi ilgi çeken detaylardandı. Meral Akşener ve İmamoğlu’na olan coşku eşitti ikinci sırada. Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan sadece halkı selamlamak için sahneye çıktığında ise alan yıkıldı adeta. Keza Tunç Soyer’de de durum aynıydı. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ise yetersiz kaldı. Miting alanı garip bir sessizliğe büründü bir an'da! Genel siyasi bir konuşma yaptı Kılıçdaroğlu. Adet yerini bulsun diye alkışlar, dinler gibiydi herkes! Oysa ki Akşener ve Babacan'ın konuşmasında Ekrem İmamoğlu detayı vardı.Hatta Akşener'in sahnedeyken " Ekrem buraya gel senin için toplandık bugün" cümlesini kurması manidardı...
****
Miting alanına girişte sözde sıkı bir polis kontrolü yapıldı! İsteyen istediğini alana sokabilir ve sabote edebilir cinsinden bir aramaydı! İktidar mitinglerinde halkı didik didik arayan emniyet güçleri niye bu kadar vurdum duymazdı ki?
****
Muharrem İnce’nin Cumhurbaşkanlığı adaylığı döneminde yaşananlar geldi aklıma. Dejavu oldum anlık. Durum bu sefer farklıydı, ortada bir mağdur vardı ve halk gerçekten açtı artık. (Kaynatacak tencere bile kalmadı)
****
Fakat malesef o dönem ile simdi ki coşku, istek, katılım tartışılır… Hiç şüphesiz İktidarın değişmesini canı gönülden isteyenlerdenim, sebeplerini anlatmaya gerek yok.. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak evladımla, sevdiklerimle insanca, özgürce , huzurlu ,güvenli ve refah içinde yaşamak istiyorum. Ve bunu hak ediyorum. Bunun için her zaman elimden geleni yapmaya hazır oldum. Fakat dönüp muhalefet partilerine baktığımda , “Nasıl olacak bu iş böyle” demekten kendimi alamıyorum! Umutlanamıyorum.
Bizim halk olarak kriz dönemlerinde ve çaresizlikte sorun çözme yöntemimiz bir mucizeye, bir keramete, bir kurtarıcıya dayanır. Bir reis, bir başbuğ vs. gelecek ve bizi kurtaracak, dertler bitecek!
Yani biz toplumu dönüştürecek ve sorunları çözecek bir konsept ve bir ekip aramaktan çok, masaya yumruğunu vuracak, düşmana meydan okuyacak, bir sihirle sorunları çözecek ve mucize yaratacak bir yapı arıyoruz. Kimi seçersek seçelim, bu yapıdan ötürü o da bir gün sevimsiz ve acımasız olabiliyor.
Ölülerden bile medet umup dualar eden bir milletiz,ötesi yok..
Durum bu!
****
Yaşadığımız dünyayı el birliğiyle değiştirmek yerine birileri gelip hayatımızı değiştirsin istiyoruz… Halbuki kurtarıcıdan çok bir projenin, bir dönüşümün derdinde olmak gerek her zaman
“Ahmakdavası” ve “Saraçhane” değil bunun adı.
Saraçhane’de kalabalığın tam ortasında aklıma düştü tüm bunlar. Herkes yorgun, bitkin, çaresiz, umutsuz, serseri mayın gibi , pimi çekilmiş patlamaya hazır bomba gibi.
Millet olarak ne zaman umutsuzluğa kapılsak ve zorda kalsak bir kurtarıcı bekleriz…
Türkiye yine kurtarıcısını bekliyor.
Mustafa Kemal Atatürk’ün
”Şayet bir gün çaresiz kalırsanız, bir kurtarıcı beklemeyin. Kendiniz kurtarıcı olun. Eğer ülkenizi kurtaracak bir lider beklemekteyseniz, ben size hiçbir şey öğretememişim demektir.’‘ sözünü unutarak.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Özlem Üney
SARAÇHANE YORGUNLUĞU!!
Bilindiği üzere geçtiğimiz günlerde “Türk Milleti Adına” ifadelerinin yazılı olduğu bir karar açıklandı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na siyasi yasak ve hapis cezası verildi. Sistematik bir şekilde iktidarın İmamoğlu ile özel olarak ilgilendiğini ve İmamoğlu’nu çok sevdiğini biliyoruz!!
Kararı eleştirmeye gerek bile duymuyorum. Hukuk standartlarında verilmeyen, siyasi bir yargı kararı olduğu çok net. Konu ile ilgili tüm hukukçular ve siyasetçiler o günden beri her yerde konuyu tartışıyor, tartışmalılar ve anlatmaya da devam etmeliler.
Aksi halde balık hafızalarımızın durumu malum!!
Haberi duyar duymaz anayasal hak ve özgürlükleri olan bir ülke vatandaşı olarak “ Gitmeli ve orada olmalıyım “ dedim. Çünkü vicdanım sızladı, karnıma ağrılar girdi. Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın diyemezdim . Bugüne kadar hiç demedim, elim her daim her konuda taşın altındadır.
Dün bende Saraçhanedeydim .
Miting alanına yaklaştığınız an bambaşka bir dünyanın içine giriyorsunuz. Hukuka aykırı verildiği iddia edilen bir karara hukuksuzluğa verilen tepki paha biçilmezdi. Dedim “ Hala umut var”. Şarkılar, türküler, coşku her şey tamam.
Peki ya gözlemlenmeyenler, görülmeyenler, konuşulmayan dile dökülmeyen olumsuzluklar. Tabii ki vardı, maalesef vardı, bir sürü vardı.
****
Mesela alan tahmin ettiğim ve görüldüğü kadar dolu değildi. (6 masa lideri ve birçok STK desteği olmasına rağmen). Çevre illerinden siyasi parti binalarının önünden yola çıkan otobüslerin yarısı boştu. Sadece İstanbullu yeterdi oysa orada yeri göğü inletmeye…
Siyasi kimliğe gerek yoktu orada olmak için, “Haksızlıklara karşıyım ,Hak-Hukuk-Adalet istiyorum” demek yeterdi.
****
Alanda gençlere rastlamak imkansız gibiydi. Yaşlı amcalarla doluydu,maşallah en ön safları doldurmuştu amcalar saatler önce gelip. İnanamadım,derinden yaraladı gençleri orada görememek...
Neredeydi gençlik kolları 6 siyasi partinin?
Hak, Hukuk ve Adalete, Özgürlüklere, Laikliğe, Cumhuriyete sahip çıkması gereken genç bilinçli beyinler neredeydi ?
Umutsuz, mutsuz, işsiz, çaresiz, bedbaht, depresyon içindeki gençlik Starbucks da mıydı acaba?
Gezi ruhu aradı gözlerim. Ama nafile
****
Liderler tek tek söz aldı. Ali Babacan en çok alkışlanan liderdi.Babacan'ın konuşmasında Selahattin Demirtaş'tan bahseden tek lider olmasıi ilgi çeken detaylardandı. Meral Akşener ve İmamoğlu’na olan coşku eşitti ikinci sırada. Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan sadece halkı selamlamak için sahneye çıktığında ise alan yıkıldı adeta. Keza Tunç Soyer’de de durum aynıydı. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ise yetersiz kaldı. Miting alanı garip bir sessizliğe büründü bir an'da! Genel siyasi bir konuşma yaptı Kılıçdaroğlu. Adet yerini bulsun diye alkışlar, dinler gibiydi herkes! Oysa ki Akşener ve Babacan'ın konuşmasında Ekrem İmamoğlu detayı vardı.Hatta Akşener'in sahnedeyken " Ekrem buraya gel senin için toplandık bugün" cümlesini kurması manidardı...
****
Miting alanına girişte sözde sıkı bir polis kontrolü yapıldı! İsteyen istediğini alana sokabilir ve sabote edebilir cinsinden bir aramaydı! İktidar mitinglerinde halkı didik didik arayan emniyet güçleri niye bu kadar vurdum duymazdı ki?
****
Muharrem İnce’nin Cumhurbaşkanlığı adaylığı döneminde yaşananlar geldi aklıma. Dejavu oldum anlık. Durum bu sefer farklıydı, ortada bir mağdur vardı ve halk gerçekten açtı artık. (Kaynatacak tencere bile kalmadı)
****
Fakat malesef o dönem ile simdi ki coşku, istek, katılım tartışılır… Hiç şüphesiz İktidarın değişmesini canı gönülden isteyenlerdenim, sebeplerini anlatmaya gerek yok.. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak evladımla, sevdiklerimle insanca, özgürce , huzurlu ,güvenli ve refah içinde yaşamak istiyorum. Ve bunu hak ediyorum. Bunun için her zaman elimden geleni yapmaya hazır oldum. Fakat dönüp muhalefet partilerine baktığımda , “Nasıl olacak bu iş böyle” demekten kendimi alamıyorum! Umutlanamıyorum.
Bizim halk olarak kriz dönemlerinde ve çaresizlikte sorun çözme yöntemimiz bir mucizeye, bir keramete, bir kurtarıcıya dayanır. Bir reis, bir başbuğ vs. gelecek ve bizi kurtaracak, dertler bitecek!
Yani biz toplumu dönüştürecek ve sorunları çözecek bir konsept ve bir ekip aramaktan çok, masaya yumruğunu vuracak, düşmana meydan okuyacak, bir sihirle sorunları çözecek ve mucize yaratacak bir yapı arıyoruz. Kimi seçersek seçelim, bu yapıdan ötürü o da bir gün sevimsiz ve acımasız olabiliyor.
Ölülerden bile medet umup dualar eden bir milletiz,ötesi yok..
Durum bu!
****
Yaşadığımız dünyayı el birliğiyle değiştirmek yerine birileri gelip hayatımızı değiştirsin istiyoruz… Halbuki kurtarıcıdan çok bir projenin, bir dönüşümün derdinde olmak gerek her zaman
“Ahmakdavası” ve “Saraçhane” değil bunun adı.
Saraçhane’de kalabalığın tam ortasında aklıma düştü tüm bunlar. Herkes yorgun, bitkin, çaresiz, umutsuz, serseri mayın gibi , pimi çekilmiş patlamaya hazır bomba gibi.
Millet olarak ne zaman umutsuzluğa kapılsak ve zorda kalsak bir kurtarıcı bekleriz…
Türkiye yine kurtarıcısını bekliyor.
Mustafa Kemal Atatürk’ün
”Şayet bir gün çaresiz kalırsanız, bir kurtarıcı beklemeyin. Kendiniz kurtarıcı olun. Eğer ülkenizi kurtaracak bir lider beklemekteyseniz, ben size hiçbir şey öğretememişim demektir.’‘ sözünü unutarak.