Hovarda yaşamın sonucu geldiğimiz 1.Lig'te, Vakıfköy ürünü gençlerimizle boy gösteriyoruz.
Onlar, rahmetli Ömeragiç Hocamızın deyimiyle "piliçler"imiz.
Zamanla horoz olacaklar!
Ancak diğer takımlardaki benzerlerinden daha ağır yükleri.
Akranları horozların arasında kollanıp gelişirken, bizimkiler hep birlikte ayakta kalma çabası içindeler.
Süreç zorlu ve yorucu.
Her hata, tecrübe adına çıkılan bir basamak.
Maçları izlerken bir yandan da Twitter'ı takip etmeye çalışırım.
Ortamdaki Bursaspor'luların yorumları; sonucu bırakın pozisyonlara göre bile anlık değişimler gösterir. Göklere çıkarılanlar asılırken, bir bakmışsınız asılanlar göklere çıkarılır!
Transfer yasağıyla akıllara gelen Vakıfköy çocukları, yaşamlarının en büyük fırsatını yakaladıklarını düşünürken,arkadan daha da kebabı geldi!
Pandemi dolayısıyla karşılaşmalar seyircisiz oynanacaktı.
Gençler bu fırsatı çok iyi değerlendirdiler ve beklentileri boşa çıkarmadılar.
Ancak en ufak bir olumsuzlukta, onlar bile haketmedikleri yorumların hedefi olmaktan kurtulamadı.
Atatürk Stadının yaklaşık son 10 yılında hemen hemen tüm karşılaşmaları yerinde izledim. Şampiyon apoletli Volkan'a, Sercan'a, Serdar Aziz'e edilen küfürleri duydum.
Genç Kaptan Ertuğrul'un üzüntüden ağladığını gördüm.
Hele Ozan Tufan'a yapılanlar!
Maraton tribününde toplanan bir grup sürekli onunla uğraşırdı. Volkan bunu farkeder, kendisi oraya gider Ozan'ı kapalının önüne gönderirdi.
Bizim çocuklarımızın çoğu istemeden buradan ayrılmak zorunda bırakıldı.
Tüm bunların ışığında artık kendimizle yüzleşmek zorundayız.
Bu gençler seyircili maçlarda bu kadar başarılı olabilirler miydi?
Onları her pozisyonda destekleyip, hatalarını hoşgörür müydük?
Ölmeye gerek yok!
Karda, kışta, çamurda destekleyeceğiz. Ama önce karşılıksız seveceğiz ve sevgimizi göstereceğiz!
Gerisini onlar halleder!
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Suat Sapan
Ne sevdiğin belli, ne sevmediğin!
Hovarda yaşamın sonucu geldiğimiz 1.Lig'te, Vakıfköy ürünü gençlerimizle boy gösteriyoruz.
Onlar, rahmetli Ömeragiç Hocamızın deyimiyle "piliçler"imiz.
Zamanla horoz olacaklar!
Ancak diğer takımlardaki benzerlerinden daha ağır yükleri.
Akranları horozların arasında kollanıp gelişirken, bizimkiler hep birlikte ayakta kalma çabası içindeler.
Süreç zorlu ve yorucu.
Her hata, tecrübe adına çıkılan bir basamak.
Maçları izlerken bir yandan da Twitter'ı takip etmeye çalışırım.
Ortamdaki Bursaspor'luların yorumları; sonucu bırakın pozisyonlara göre bile anlık değişimler gösterir.
Göklere çıkarılanlar asılırken, bir bakmışsınız asılanlar göklere çıkarılır!
Transfer yasağıyla akıllara gelen Vakıfköy çocukları, yaşamlarının en büyük fırsatını yakaladıklarını düşünürken,arkadan daha da kebabı geldi!
Pandemi dolayısıyla karşılaşmalar seyircisiz oynanacaktı.
Gençler bu fırsatı çok iyi değerlendirdiler ve beklentileri boşa çıkarmadılar.
Ancak en ufak bir olumsuzlukta, onlar bile haketmedikleri yorumların hedefi olmaktan kurtulamadı.
Atatürk Stadının yaklaşık son 10 yılında hemen hemen tüm karşılaşmaları yerinde izledim.
Şampiyon apoletli Volkan'a, Sercan'a, Serdar Aziz'e edilen küfürleri duydum.
Genç Kaptan Ertuğrul'un üzüntüden ağladığını gördüm.
Hele Ozan Tufan'a yapılanlar!
Maraton tribününde toplanan bir grup sürekli onunla uğraşırdı. Volkan bunu farkeder, kendisi oraya gider Ozan'ı kapalının önüne gönderirdi.
Bizim çocuklarımızın çoğu istemeden buradan ayrılmak zorunda bırakıldı.
Tüm bunların ışığında artık kendimizle yüzleşmek zorundayız.
Bu gençler seyircili maçlarda bu kadar başarılı olabilirler miydi?
Onları her pozisyonda destekleyip, hatalarını hoşgörür müydük?
Ölmeye gerek yok!
Karda, kışta, çamurda destekleyeceğiz.
Ama önce karşılıksız seveceğiz ve sevgimizi göstereceğiz!
Gerisini onlar halleder!