NANKÖRSÜN

"Yoruldum sahip!
Haksızlığa uğrayan soğan ve patateslerin çığlıkları geliyor kulaklarıma...
Domates ve salatalıkların feryatlarını sen de, duyuyor musun?
Beyaz peynirin, kaşarın, kıymanın çığlıkları var hafızamda, uyuyamıyorum."
Uyursun, uyursun!
Bak, köprüler yaptırdık gelip geçmeye, araçlar getirdik binip kaçmaya karam...
İnsansız uçak yaptık, insana ne gerek kaldı?
İnsansız evler yapıyoruz şimdi, oh dünya varmış.
Pandemi sonrası insansız ofisler bile oldu kendiliğinden, baktık her şey tıkır tıkır işliyor, her işi insansız yapmayı deniyoruz.
İnsanşarı tekrar doğaya salarız...
Oh ne ala..
Etin en tazesini kanlı kanlı, bitkinin en dirisini kıtır kıtır yer doyarsınız.
Bu kafasızlık varken üç günde ateşi yeniden bulup, tekerleği icat edersiniz ama, atı alan Üsküdarı geçer.
Neymiş efendim?
Soğan Otuz olmuş...
Peh!
Sen de Elliyi görmeden emekli oldun...
Git Tabiat Anan baksın sana...
İnsansız mağara bul yerleş.
Toprağı eşme, gelir temel atarım, alışkanlıklarımı kaşıma.
İnsansız şehirlerde, insansız trafik yapıp, insansız araçlarla gelişiyoruz.
Engel olma.
Ülkenin geleceğiyle oynama.
Ne o öyle?
İş, eğitim, okul, önlük, öğretmen, hastane, doktor, yorma bizi.
Bak gelişiyoruz, büyüyoruz, maden, gaz, petrol çıkarıyoruz, tek derdin gırtlak...
Soğan Otuzmuş...
Nankör, terbiyesiz...
İhracatımız rekor üstüne rekor kırıyor, hayran olduğun o Avrupa var ya, aç be aç...
TIR üstüne TIR,  konteyner üstüne konteyner koyup yolluyoruz gıdayı, Milyar Dolarlar geliyor.
Sen oturmuş, hıyara methiye düzüyorsun.
Çileğe ağıt yakıyorsun.
Bin liraya almadığın erik, Almanya'da nasıl kapışılıyor bir bilsen?
O zavallı Fransız 25 Liraya burun kıvırdığın domates için yanıp tutuşuyor, haberin var mı?
Olmaz tabi...
Nankörsün...
MUTLU BAYRAMLAR DOSTLAR...